30 Nisan Salı 2024
3 yıl önce

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Canikli'den CHP'ye '128 milyar dolar' yanıtı

Canikli, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti: "128 milyar dolar nereye gitti? Bu soruyu cevaplamadan önce ekonominin iki temel kuralını hatırlatalım. Doların fiyatı piyasada arz ve talep şartlarına göre belirlenir. Piyasaya gelen doların miktarı, talep edilen dolardan fazla olursa doların fiyatı düşer, talep edilen doların miktarı piyasaya gelen dolardan fazla olursa doların fiyatı yükselir. İkinci kural, konvertibl olarak ilan edilen bir paranın karşılığında talep edilen dövizi Merkez Bankası piyasa fiyatından satmak zorundadır. Türk Lirası da konvertibl bir paradır. TL'nin konvertibl olduğu 1990'da ilan edilmiştir." Ekonomi eğitimi veren okulların birinci sınıflarında öğretilen temel kuralları üzülerek hatırlatmak mecburiyetinde kaldığını dile getiren Canikli, ekonomi biliminin bu temel kuralları görmezden gelinerek, "128 milyarı kime sattınız? Düşük fiyattan mı sattınız?" gibi sansasyonel ve suçlayıcı ifadelerle ekonomide kaotik bir ortamın oluşturulmaya çalışıldığını belirtti. Canikli, açıklamasına şöyle devam etti: "Esas sorumuza dönelim. '128 milyar dolar nereye gitti? Dolar ucuz fiyattan mı satıldı? Birilerine peşkeş mi çekildi?'. Detaylandıralım, Merkez Bankasının doğrudan veya dolaylı olarak ticari bankalar üzerinden piyasaya verdiği dolarlar piyasada oluşan fiyattan satılır. Merkez Bankası, doların fiyatını belirlemez. Fiyat piyasada oluşur. Merkez Bankası piyasada oluşan fiyattan dolar satar. Bu nedenle, Merkez Bankasının doları ucuza veya pahalıya sattığına ilişkin değerlendirmeler en hafif ifade ile cehalet ürünüdür. 128 milyar doların nereye gittiğini olabildiğince basite indirgeyerek anlatmaya çalışalım. 2019 ve 2020'de dolar kimlere satılmış? Cari açığın finansmanı için Merkez Bankası 30 milyar dolar döviz satmış. (2019'da cari denge + 6,8 milyar dolar, 2020'de cari açık -36,8 milyar dolardır.) Yani 30 milyar doları ithalatçılar satın almış. 2019 ve 2020'de toplam 36 milyar dolarlık altın ithalatı gerçekleştirildi. 75 milyar doları Türkiye'de yerleşik gerçek ve tüzel kişiler tarafından satın alınmış. Yani 75 milyar dolarlık Türk Lirası cinsinden hesaplarını dolara çevirmişler. Bu 75 milyar dolar, Türkiye'deki bankalarda hesaplarda durmaktadır." Özel sektörün, dış borcunu ödemek için 43 milyar dolar satın alındığını vurgulayan Canikli, özel sektörün 2018 sonundaki toplam dış borcunun 298 milyar dolar iken, 2020 sonunda 255 milyar dolara düştüğünü anımsattı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Canikli, 2019 ve 2020'de 12 milyar dolar portföy yatırımcısının çıkışının olduğunu hatırlatarak, şu bilgileri verdi: "Yani yabancı yatırımcı daha önceki yıllarda Türkiye'ye getirip Türk Lirasına çevirerek portföy yatırımında kullandığı dövizinin 12 milyar dolarlık kısmını dövize çevirip geldiği ülkeye geri götürmüştür. Yani 12 milyar dolarlık döviz satın almıştır. Bu dört kalemi topladığımızda 160 milyar dolara ulaşılmaktadır. Bu rakam 128 milyar doların bir hayli üzerindedir. Bu durum, Merkez Bankasının 2019 ve 2020'de 160 milyar dolar satış yaptığı anlamına gelmiyor. Çünkü ödemelerin tahakkukunda dönemsel kaymalar ortaya çıkabiliyor. Bu tablo bize 128 milyar doların tamamının yukarıda belirtilen ödemelerin finansmanında kullanıldığını göstermektedir." '128 milyar dolar burada, sizin aklınız nerede?' 128 milyar doların 36 milyar doları ile altın ithal edildiğini aktaran Canikli, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bu altınlar, Cumhuriyet altını, bilezik ve benzeri yatırım aracı olarak Türk halkının evindedir. 75 milyar dolar, Türkiye'deki bankalarda gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarında durmaktadır. Özel sektör, 43 milyar dolarlık yurtdışına olan döviz borcunu ödemiş. Yabancı portföy yatırımcı 12 milyar dolar satın alarak yurt dışına çıkarmıştır. Tekrar hatırlatalım, Merkez Bankası doğrudan ve dolaylı tüm döviz satışlarını piyasa fiyatından gerçekleştirmiştir. 'Ucuza dolar satıldı' iddiası kocaman bir yalandır. Döviz satışında hiç kimseye farklılık ve ayrıcalık yapılmamıştır. Piyasanın işleyişi itibarıyla böyle bir durumun olması da zaten mümkün değildir. Bir doların dahi nereye satıldığı bellidir. Merkez Bankasının doğrudan veya dolaylı olarak sattığı dövizi, piyasadan satın alanların kimlikleri ve ne kadar döviz aldıkları devletin kayıtlarında yer almaktadır. Bu kara propagandayı ve dezenformasyonu gerçekmiş gibi sunmaya çalışan iftiracılara sesleniyorum, bildiğiniz somut bir şey varsa açıklayın, yoksa susun. Bu ülkeye zarar veriyorsunuz. Sonuç itibarıyla her şey açık ve net, 128 milyar dolar burada, sizin aklınız nerede?"

3 yıl önce

CHP’li Özkoç, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu dalgaya aldı

Program sunucusu Gürkan Hacır’ın, "Genel Başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu, 'Cumhurbaşkanı adayı olabilirim' dedi" ifadeleri üzerine CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, şaşırarak "Dedi mi, öyle bir şey var mı" ifadeleriyle genel başkanını ile dalgaya aldı.

3 yıl önce

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘soğan’ konusundaki kafa karışıklığı

Kılıçdaroğlu’nun birbiriyle çelişen ifadeleri şöyle; Şubat 2021: "Sen soğan üreticilerine para verip ürünleri aldın fakir fukaraya dağıttın diye karşı mı çıktık?" Nisan 2021: "Vatandaşa soğan dağıtıyor, patates dağıtıyor şu akla bakın, mantığa bakın!"

3 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den muhalefete tepki: 128 milyar doları bırakın 104 amiralin hesabını verin

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar: İlk meclis tarih sahnesindeki yerini aldı. Seçimlerle belirlenmiş mebuslar Ankara'da toplandı. İşgale, istilaya, ihanete karşı ilk Meclis'in eşsiz iradesiyle direnilmiştir. Milli iradenin özlemlerinden kopmamıştır. Dünya üzerinde zillete ve zulme savaş açan ikinci bir millet o güne kadar görülmemiştir. İlk meclis zaferden zafere koşarak düşmanı söküp atmıştır. İlk meclis zalimlere karşı milletin aklıdır.  Mondros Ateşkes Anlaşması imparatorluğumuzun esaret ve teslim belgesiydi. Osmanlı İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı'ndan çıktığında 1 milyon metrekarelik toprağını kaybetmişti. Yalnızca toprak değil egemenlik de elden çıkmıştı. Şeytani emellerden rahmani sözler beklemek boşuna gayretti. İlk meclis bitkin Anadolu bozkırından bir güneş gibi parladı. Umutsuzluğun koyu sisini dağıtmak maksadıyla bir irade sivrildi. Ortak paydaları vatanseverlik olan mebuslar bir araya geldi. İlk meclisin mebusları 8 ay maaş alamamıştı. 1 yıl sonra da aldıkları maaşların yüzde 20'sini bütçe açığını kapatmak için devlete vermişlerdi.  23 Nisan 1920 tarihi elbette ki 3 yıl sonra varlığını tüm dünyaya ilan edecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlandığı bir gündür. TBMM'nin açılması aziz milletimizin bağımsızlığına yönelmiş olan gelişmeler karşısında neleri göze alacağının da emsalsiz örneğini teşkil etmiştir. Türkiye'nin yükselişi sorunlara yalnızca Ankara'dan bakan ayrışmayı değil, birleşmeyi hedefleyen kolektif şuurla mümkündür. Dün olduğu gibi bugün de kardeşliğimize musallat olan gelişmeler karşısında duracak güç siz muhterem milletvekillerinin iradesinde saklıdır.  "TBMM'DE EŞKIYANIN HÜKMÜ DEĞİL MİLLETİN HÜKMÜ GEÇERLİDİR" TBMM’de biriken fezlekelerin bir an önce görüşülerek karara bağlanması terörle mücadele teşvik edici ve kamçılayıcı bir işlev görecektir. Hiçbir bölücü odağın, terörizme yardım ve yataklık yapan hiçbir menfur oluşumun, Mehmetlerimize kast eden, vatan evlatlarına kurşun sıkan hiçbir hain örgüt uzantısının Gazi Meclis’te yeri olamaz, demokrasi adına söyleyecek tek bir sözleri dahi bulunamaz. TBMM'de eşkıyanın hükmü değil milletin hükmü geçerlidir. Bu tarihi ve milli kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir. Bu kutlu günün çocuklarımıza armağan edilmesinin en önemli nedeni budur. Milletimiz yeni nesillerle varlığını sürdürecektir. Bu vesileyle sevgili çocuklarımızın, bütün çocukların bayramını şimdiden kutluyorum, mutluluk diliyorum. YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI 1921 Teşkilat-i Esasiye kanunun üzerinden 100 yıl geçmiş olsa da yeni anayasa çalışmaları hiç sonlanmamıştır. Türkiye'nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu görmek ve bunun da gereğini yapmak lazımdır. Teferruattan arındırılmış, yalın ve anlaşılır, hükümleri arasındaki çelişkilerden ayıklanmış, kısa, net, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, bize özgü, bizi yansıtan, gelecek ile geçmişi temerküz etmiş, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasayla Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümünü kucaklamamız kaçınılmaz milli bir görevdir. Yeni bir sivil anayasa yapabiliriz, başarabiliriz. Yeni anayasa hedefi aynı zamanda Türk milletinin hedefidir. Bu hedeften kaçanları tarih affetmeyecektir. İç ve dış işgal çetesine karşı diri ve uyanık olmalıyız. Siyasi partilerden mesleki ve sivil toplum kuruluşlarından yeni anayasaya karşı çıkan henüz görülmemiştir. Herkes darbe anayasasının rahatsızlığını dile getirmektedir. O halde bazı siyasilerin sudan sebeplerle oyunbozanlık yapmaları tutarsızlık değil de nedir! "PARLAMENTER SİSTEM DENEMİŞ VE DİBİ BOYLAMIŞTIR" Parlamenter sistem denenmiş ve dibi boylamıştır. Müstesna bir reform yapılmış, ve bir sistem uygulanmaya başlanmıştır. Türk tipi başkanlık sistemine karşı çıkmak, karalama yarışına girmek eğer cehalet değilse işbirlikçiliktir. Yürürlülükteki yönetim sistemiyle çatışmayan ve çelişmeyen bir anayasa refah düzeyine katkı sağlayacaktır.  MHP yeni anayasa vizyonunu kavramış ve kararlılıkla çalışmaya koyulmuştur. Allah’ın izniyle yakın bir tarihte çalışmalarımız nihayete erecek, ortak akılla ve Cumhur İttifakı’nın ortak iradesiyle milletimizin şanına, şöhretine, vasfına, vakarına, varlığına müstahak bir anayasa hazırlık süreci inşallah tamamlanmış olacaktır. CHP'ye sesleniyorum gelin siz de bu sürece destek verin. El birliğiyle darbe anayasasından milleti kurtaralım. Gelin mağlubiyet yaşamayın. UKRAYNA-RUSYA GERİLİMİ Türkiye bugün dört bir taraftan sıkıştırılmak, çembere alınmak istenmektedir. ABD'nin Karadeniz'e savaş gemisi göndermekten vazgeçip İngiltere'nin devreye girmesi bölgenin her türlü ihtimale açık olduğu görülmektedir. Ukrayna ile Rusya arasında çıkacak olası savaş kuşkusuz felakettir. Akdeniz'de Yunanistan çirkin bir senaryo dahilinde tahrik kampanyasını yoğunlaştırmaktadır. DENDİAS-ÇAVUŞOĞLU ORTAK BASIN TOPLANTISI Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın sergilediği ifadeleri Türkiye'ye kriz çıkarmak üzere özel olarak gönderildiğini ortaya çıkarmaktır. Sayın Çavuşoğlu'nu yürekten tebrik ediyorum. Talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımıza da saygılarımı sunuyorum. Yunan Bakan sert kayaya çarpmış, Türk pençesini yemiştir. Akdeniz'in güvenliğini tehdit eden yegane ülke Yunanistan'dır. "YUNANİSTAN TARİHTEN HİÇ DERS ALMAMIŞTIR" Lozan Anlaşması çiğnenmektedir. Soydaşlarımız asla yalnız, çaresiz değildir, asla sahipsiz değildir. Görüldüğü kadarıyla Yunanistan tarihten hiç ders almamıştır. Bu küçücük ülke sanıyorum hafızasından çıkarmıştır. Densiz Dendias ve destursuz Miçotakis'e birilerinin tek tek anlatması iyi olacaktır. Yunanistan aklını başına almazsa değil kulağından bu gidişle boynundan olacaktır. "TEK KELİMEYLE KANSIZLIKTIR" Türk milleti evinden barkından kopmuş masum yavruları vicdan örtüsüyle korumaya alırken Yunanistan'ın ateşe vermesi tek kelimeyle kansızlıktır. EMEKLİ AMİRALLERİN BİLDİRİSİ Emekli amirallerin bildirisini anayasal hak gören cunta sevdalıları neyin ön hazırlığıyla hangi amaçların propagandalarıyla örgütlenmişlerdir. Şimdi de devreye beyni sulanmış Yargıtay eski başkanı mı girmiştir. '128 MİLYAR DOLAR' TARTIŞMASI Bre utanmazlar 128 milyar doları bırakın da 104 emekli amiralin bildirisinin hesabını verin. Çünkü hepiniz işin içindesiniz. Aradığınız para devletin kasasında, peki siz neredesiniz?

3 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’da açıklamalarda bulundu

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: "NATO şemsiyesi altında birlikte oyalandığımız bu ülkelerin asıl gayesi Türkiye'nin boyun eğmesidir. PKK, YPG cinayet ve ihanet kuklasıdır. Kuklacılar ise perdenin arkasında toplanan emperyalist kumpasçılardır. Her elini sıkanla dost her canını sıkanlar dost olma. Bize dost diye seslenen ama postumuza saman doldurmak için fırsat kollayan mihrakları biliyoruz. Saf değiliz, şuursuz değiliz, bakar kör hiç değiliz. Kim kiminle yürüyor açıkça görüyoruz. Dostumuzun da düşmanımızın da her an değişeceğinin nihayetinde devletler arasında bu çerçevede kalıcılık olmayacağının bilincindeyiz. Bizim değişmeyen inancımız şudur; Türkün Türk'ten başka dostu yoktur. " "KAHRAMAN SİLAHLI KUVVETLERİMİZ İLE ÖVÜNÜYORUM" "Yurt içi ve yurt dışında yuvalanan terör örgütüne darbe üstüne darbe vurulmaktadır. Irak'ın kuzeyindeki Metina, Avaşin ve Basyan'daki terör hedefleri havadan ve karadan ateş altına alınmıştır. Kandil'de belirlenen nokta hedeflere savaş uçaklarımız hava akını düzenlemiştir. Hava hücum harekatı ile bölgeye giden komandolarımız teröristleri, barınak ve sığınakları tek tek imha etmiştir. Hainler korkuya kapılmış, kaçacak delik aramışlardır. Ancak, korkunun ve kaçmanın ecele faydası yoktur. Ara, bul, yok et parolası ile hainlerin kanlı defteri Allah'ın izni ile dürülecektir. Bu hainlerin kanı kuruyana kadar bu mücadeleden dönüş yoktur. Kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz ile övünüyorum. Operasyondaki askerlerimizin alınlarından öpüyorum. Hepsinin yanındayız, arkasındayız, hepsine dua ediyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, tedavi görenlere şifa diliyorum. Karşımıza kim çıkarsa çıksın, teröristler ve sahipleri üzerimize kim gelirse gelsin biz bu yoldan dönersek namus bize ar olsun." MUSTAFA AKINCI'YA SERT TEPKİ: NEREYE VE KİMLERİN BATAKLIĞINA AKTIĞI AZ ÇOK BELLİ OLAN BU AHMAĞIN... "27-29 Nisan'da BM gözetiminde garantör devletlerin katılımı ile Cenevre'de yapılacak gayriresmi Kıbrıs konferansı da milli bir konudur. Egemen iki devletli çözümden başka bir yol kalmamıştır. KKTC’nin bir önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Cenevre sürecini baltalamak için devreye girmesi, ayıplı bir üslupla mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı hayasızca eleştirmesi bize göre uyuyan komünist hücrelerin harekete geçtiğinin işaretidir. Nereye ve kimlerin bataklığına aktığı az çok belli olan bu ahmağın sayın Tatar’a yönelik Cenevre’de Türkiye’nin papağanı olacak açıklaması tam manasıyla EOKA'cı bir ağızın hezeyanıdır. Ersin Tatar papağan değildir. Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını savunan cesur bir yürektir. Türkiye ile iş birliği halinde mücadelesini sürdürüyor olmasından rahatsız duyanlar ise Türk düşmanları Rus sevdalılarıdır. Sayın Tatar’a Türkiye’nin papağını diyenler önce kendilerine bakmalı, papaz tuzaklarına nasıl düştüklerine kafa yormalıdır. Kıbrıs’ı ayak oyunlarıyla Rumların üzerine geçirmek için elinden geleni ardına koymayan Akıncı ve zihniyetine yakışan tek sıfat Rum palikaryalığıdır. Rum’un tasmasını başına geçiren vatandaızların tahriklerine aldanacak yoktur. Kıbrıs, bekadır. Aksini iddia edenler Rum’ların ve sömürgeci odakların ücretli ajanlarıdır." "BİDEN'IN AÇIKLAMASI TÜRKİYE-ABD ARASINDAKİ DİYALOG KÖPRÜLERİNİ DİNAMİTLEMİŞTİR" "Tarihimizi sorgulatmayız, milletimizi yargılatmayız, milli şerefimizi sonu ölüm bile olsa tartışmaya açtırmayız. ABD'nin yeni başkanı seçim kampanya döneminde Ermeni lobilerinin gözüne girmek için sözde soykırımı tanıyacağını duyurmuştu. Sonunda lobilerin oyuncağı diasporanın tutsağı olduğunu 24 Nisan günü tarih kinayeti işleyerek yalana sımsıkı sarılarak ispat etmiştir. Reagen'dan sonra açık seçik soykırımdan bahseden ilk başkan bu şahıs olmuştur. Biden'ın 24 Nisan 2021 tarihli yazılı açıklaması tarihe kara bir leke gibi düşmüş, Türkiye-ABD arasındaki diyalog köprülerini dinamitlemiştir. Bizim sorunumuz ABD halkı ile değil beyaz saraya çöreklenmiş zulüm bekçileriyledir. Biden hakikatten baymış bayat bir tat vermeye başlamıştır. Türk milletine sözde soykırım gölgesi düşürmek, mazisi toplu cinayetlerle ve neden olduğu insanı felaketlerle dolu olan bir ülkenin harcı değildi, hakkı değildir. Biden'ın sözde soykırım beyanı Türk milleti nezdinde hükümsüzdür. Yazılı açıklaması yalnızca kağıt parçasından ibarettir. " "1915 OLAYLARI KONUSUNDA MİLLETİMİZİN YÜZÜ AK, ALNI AÇIKTIR" "Yıllardır Türkiye üzerinde baskı ve dayatma aracına dönüştürülen 24 Nisan tarihi bizim için 23 Nisan'ın bir gün sonrasıdır. Sıradan bir gündür. Ne biliyorlarsa açıklasınlar, ellerinden ne geliyorsa yapsınlar. Biz yolumuzdan dönmeyeceğiz. Tarihimizle ters düşmeyeceğiz. 27 Mayıs 1915 tarihine karar altına alınıp 1 Haziran 1915'te uygulamaya konulan sevk ve iskan kanunu ile her zaman durur duyacağız. Dönemin milli kahramanlarını, bu millete şehadetleriyle hizmet eden asil kahramanlara şükran ve minnet duygumuzu her fırsatta göstereceğiz. Tarihi siyasi istismar konusu hale getirmek yaşanmışlıklara saygısızlıktır. 1915 olayları konusunda milletimizin yüzü ak, alnı açıktır. Telaşa kapılmamızı gerektirecek bir hatamız, bir gafletimiz veya suç dosyamız çok şükür yoktur. Tarihi vesikalar ortadadır. Arşivleri karşılıklı açarak ortak tarih komisyonu kurulsun dediğimizde kimlerin bu teklife yanaşmadığı bilinmektedir. 1915 sevk ve iskan kanunun esas nedeni milli güvenliği temin çabasıdır. "HİÇBİR ŞART ALTINDA BİR SOYKIRIM OLMAMIŞTIR" "Birinci Dünya Savaşı sürerken, sadık tebaa olarak adlandırılan Ermenilerden bir bölümünün iç işgal ve ihanet cephesi oluşturmak ve sırtımızdan hançer vurmak için harekete geçtikleri vicdanı ve okuryazarlığı olan her insanımızın malum-u alisidir. Osmanlı ordusu 1914 Ağustos ayında seferberlik ilan ettiğinde, pek çok Ermeni’nin Ruslara katıldığı, bunlar arasında Meclis-i Mebusan’dan bir mebusun dahi yer aldığı tarihi gerçeklerle ortadadır. O dönemde patlak veren Van Ermeni isyanını bastırmak ve hunhar amaçlarla teşekkül eden Ermeni komitelerini dağıtmak amacıyla dönemin hükümeti 24 Nisan 1915’te vilayetlere ve diğer mülki yönetimlere genelge yollamıştır. Bu genelgede, komite merkezlerinin kapatılması, evraklarına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması talimatlandırılmıştır. Bu noktaya lütfen dikkat buyurunuz, bu talimat mucibince İstanbul’da Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgüt üyesi 235 kişi tutuklanmıştır. Hitamında da Sevk ve İskan Kanunu gereğince Osmanlı İmparatorluğu’nun güvenliği ve milletimizin selameti maksadıyla işbirlikçi ve ihanete teşne Ermeniler tehcire tabi tutulmuştur. Üstelik sevk boyunca her türlü ihtiyaçları karşılanmış, güvenlikleri için tedbirler alınmıştır. Hatta göç yolları üzerindeki menzillere ve istasyonlara yiyecek içecek stokları yapılmıştır. Tehcir sırasında bulaşıcı hastalıklardan, eşkıya saldırılarından, ihmallerden, kötü muamelelerden ve diğer sebeplerden kaynaklı ölümler yaşanmıştır. Fakat hiçbir şart altında bir soykırım olmamıştır." "ORTADA SOYKIRIMIN EN KÜÇÜK DELİLİ YOKTUR" "1915 olayları, İmparatorluğun kendi tebaası olan ve cephede kalan Ermenilerle diğer unsurları Sevk ve İskân Kanunu’na tabi tutarak cephe gerisine çekme işleminden başka bir şey değildir. Amerika Birleşik Devletleri bu meseleyi her sene 24 Nisan’da ele almak suretiyle Türkiye’yi baskı altında tutmaya çalışmıştır. Bu ülkenin, soykırım uygulanarak tamamen yok edilen İnka ve Kızılderililerle ilgili üç maymunu oynaması hem çuvaldızı hem de iğneyi başkasına batıran utanmazlıktır. 1818-1858 yılları arasında oluk oluk kanları dökülen Florida Seminole yerlileri bu kıyımın son temsilcileridir. Osmanlı topraklarında yaşayan yaklaşık bir milyon Ermeni Sevk ve İskân Kanunu ile Ürdün, Lübnan, Halep, Şam, Deyr-i Zor, Irak gibi yerlerde yeni hayatlar kurarken, 1918’de çıkarılmış olan “geri dönüş yasası” ile yüz binlercesi tekrar dönmüş, kalanları da kendi istekleriyle batılı ülkelere göç etmiştir. Yani ortada soykırımın en küçük delili yoktur." "TEHCİR YOLUNDA YAŞANAN KANUNSUZLUKLARIN HESABINI SORMAK İÇİN KARARLILIKLA İNİSİYATİF ÜSTLENİR Mİ?" "1915 tehcir kararına, devlet bürokrasisinin en kilit yerlerinde görev alan, kucak açılan, kardeş görülen bir topluluğun düşmanla işbirliği yapması sonucunda ihtiyaç duyulmuştur. Bu karar doğrudur. Bu karar meşrudur. Bugün olsa yine aynısı sonuna kadar uygulanmalıdır. Ermeni çeteleri beşinci kol faaliyeti içine girerek, Ağustos 1914 ile Mart 1916 arasında 124 bin Müslüman Türk’ü katletmiştir. İlerleyen yıllarda bilanço daha da ağırlaşmış, Anadolu’da bir Ermeni mezalimi yaşanmıştır. Ermeni lobilerinin amacı açıktır. ABD de bu kirli ve kinli amaca çanak tutmaktadır. Sözde 3- T politikası olarak adlandırılan; “Tanıma-Tazminat-Toprak” talepleri Türk ve Türkiye düşmanlarının ortak motivasyonu, ortak emelidir. Tehcir sırasında yaşanan ölümlerden dolayı Merhum Talat Paşa’nın kendi imzasıyla bin 673 kişi Divan-ı Harbe verilmiş, 67 kişi idam edilmiş 524 kişi hapse atılmış, 68 kişi de diğer cezalara çarptırılmıştır. Elimizi vicdanımıza koyup düşünelim, soykırım yapan bir devlet, böyle bir hukuki tasarrufa, böylesi bir iç muhasebeye gerek duyar mı? Tehcir yolunda yaşanan kanunsuzlukların hesabını sormak için kararlılıkla inisiyatif üstlenir mi? "ABD BAŞKANI'NIN 1915 OLAYLARINA SOYKIRIM DEMESİ SİYASİDİR, HUKUKİDİR" "ABD Başkanı'nın 1915 olaylarına soykırım demesi siyasidir, hukukidir, objektif ve insanı hiçbir dayanağı yoktur. Biden insan hakları evrensel beyannamesinin 11. maddesine göre nefret suçu işlemiştir. 1948 birleşmiş milletler soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesine atıf yaparak 1915 olaylarını bu sözleşmeyle uydurmaya çalışanlar, tarihe ve hukuka katletmiş Haçlı kalıntılarıdır. Bize göre, ABD ile ilişkiler tarihi bir kavşaktadır. S-400’ü aktif hale getirmek, F-35 projesi için ödediğimiz paraları tahsil etmek bundan sonraki ilk işimiz olmalıdır. Devletimizin ve hükümetimizin alacağı her karara desteğimiz peşinen söylüyorum sonucu ne olursa olsun tamdır. Bugün, TBMM’nin ortak bir iradeyle sözde soykırım iftirasını telin edeceğine de gönülden inanıyor ve bunu bekliyorum. Baktığımız yer Washington değil başkent Ankara’dır. Hepimiz Ermeni’yiz diyenlere açık açık sesleniyorum, sizin ne olduğunuz değil bizim sizi nasıl gördüğümüz önemlidir. Size bakınca boşluk ve hiçlik görüyoruz, ama siz bize bakınca ya Talat Paşa’yı, ya Enver Paşa’yı ya da Mustafa Kemal Paşa’yı gördüğünüzden adımız gibi eminiz. Çünkü biz Türk milletiyiz, Türkiye’yiz, tarihimizle bir ve ayrılmaz bir bütünüz." HDP'YE SERT TEPKİ: TÜRK VE İSLAM DÜŞMANI OLAN BU SOYSUZLARLA AYNI HAVAYI TENEFFÜS ETMEK BİLE GÜNAHTIR "Hepimiz Ermeni'yiz diyenlere açık açık sesleniyorum sizin ne olduğunuz değil bizim sizi nasıl gördüğümüz önemlidir. Size bakınca boşluk ve hiçlik görüyoruz ama siz bize bakınca ya Talat Paşayı ya Enver Paşayı ya da Mustafa Kemal Paşayı gördüğünüzden adımız kadar eminiz. Çünkü biz Türk milletiyiz ve tarihimizle ayrılmaz bir bütünüz. Mecliste grubu bulunan bu milletin ekmeğini yiyip, devletin ahzinesinden g3çinip saltanat süren HDP2li isimli, örgütün PKK'nın uzantısı olmasının yanında ASALA'ya da uyduluk yaptığını cümle alem görmüştür. HDP merkez yürütme kurulu 24 Nisan'daki sözde Ermeni soykırımının bu topraklarda yaşandığını adaletin de bu topraklarda sağlanması gerektiğini şerefsizce iddia etmiştir. Bu hainler korosu Türkiye'nin Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşmesini istemiştir. Kürt kökenli kardeşlerim artık gözün açsın kararını versin. HDP'nin kökü de kimliği de Ermeni'dir. Anadolu'nun Hristiyanlıklardan arındırıldığını söyleyecek kadar Türk ve İslam düşmanı olan bu soysuzlarla aynı havayı teneffüs etmek bile günahtır. Hala demokrasi diyerek HDP'ye destek olacak var mıdır. Bu er yuvası bu ASALA temsilcisi hala faaliyetlerine devam mı edecektir? 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülmeye başlayan davanın 108 sanığı için gün yüzünü haram edecek karar çok kısa süre içinde alınmalı ve HDP'nin kapısına hukukun mührü vurulmalıdır. Bu parti görünümlü kanlı şebeke kapatılmalıdır. Bunlardan hiç kimse siyasette bulunmamalıdır. Milletimize soykırımcı diyen bu canilere Erivan'ın kapıları açıktır. Paşinyan da istifa etmiştir buyursunlar çok iyi bildikleri dağ yollarından Ermenistan'a terörist kamuflajlarını giyerek iltica etsinler. Bu devlete katliamcı diyenleri asla affetmeyiz. " KILIÇDAROĞLU'NA: HİÇ Mİ UTANMIYOR ALLAH'TAN KORKMUYORSUN? BU CHP'Yİ NE HALLERE DÜŞÜRDÜN! "CHP genel başkanı kemal Kılıçdaroğlu Biden seçildikten kısa bir süre sonra alelacele tebrik mesajı paylaşmıştı .Aynı aceleyi Biden'ın sözde soykırım açıklamasına karşı göstermedi henüz çıtını bile çıkarmadı. Dahası HDP2ye tek bir laf etmedi ,edemedi. Aynı şey İP'in başkanı için de geçerlidir. O da Biden'a şablon sözlerle suya sabuna dokunmayan ifadelerle tepki gösterdi. Döndü dolaştı aynı Öztrak gibi hükûmetin dış politikasını eleştirmeyi tercih etti. Kılıçdaroğlu'na soruyorum seni korkutan sindiren nedir? Seni soykırım suçlamasına karşı sessizliğe gömen hangi açıklarındır? Hiç mi utanmıyor Allah'tan korkmuyorsun? Bu CHP'yi ne hallere düşürdün! Kendini nasıl pazarladın, kimlere hangi sözlere aldın!" "Batsın sizin ittifakınız. Batsın sizin siyasetiniz bu kadar mı düşmansınız Türkiye ye bu kadar mı satıldınız bedelinizi en çok ödeyenlere. Suyun derin olup olmadığını iki ayağınızla test etmeye gerek yoktur. Aziz milletim onuru görün onursuzları bilin, soykırım lobisini tanıyın yarın geç olmadan zillete hak ettiği dersi verin. "

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: “1 Mayıs’ı ideolojik ve siyasi önyargılara hapsetmek, marjinal ve yasa dışı örgütlerin ihanet zemini olarak görmek emekçilerimize büyük bir haksızlık ve husumettir.”

Bahçeli’in açıklamaları şöyle: Emek, insandan ayrılamaz ve ayrı görülemez bir değerdir. Emek verilmeden, emek harcanmadan, emeğin karşılığı alınmadan hiçbir iş ya da çalışma sürecinin hayrından, saygınlığından, safiyetinden, saadet ve sahiciliğinden ahlaki ve manevi temelde bahsedilemez. Emek insandır. Zahmetsiz rahmet elbette olmaz. Zahmete katlanıp rahmeti hak eden temiz ve duru emektir. Biliyor ve inanıyoruz ki, alın teriyle elde edilmiş kazanç hem helal hem de kutsaldır. Bu zaviyeden baktığımızda emek demek helal duruş, helal duyuş, helal durum demektir. Emeği sırf ekonomik kategoriye indirgemek, teorilerle izah etmek, mübadele ve mücahede çerçevesinde ele almak bir tarafı eksik bırakacaktır. Emek, emekçiyle anlamlı ve bütündür. Manevi yönü en az maddi yönü kadar önemli, hatta önceliklidir. Emek hayatın denge ve dinamiğidir. 1 Mayıs’ı ideolojik ve siyasi önyargılara hapsetmek, marjinal ve yasa dışı örgütlerin ihanet zemini olarak görmek emekçilerimize büyük bir haksızlık ve husumettir. Emeğin fikri değerinde saklıdır. Emekçinin fazileti alın terindedir. Kavga ve karışıklık arayanların ne fikri ne de fazileti söz konusudur. KOVİD-19 tedbirleri kapsamında 17 Mayıs’a kadar uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasından dolayı karanlık mahfiller belki aradıkları fırsatı bulamadılar, ancak emek ve emekçilerle ilgili istismarlarını da her müsait ortamda göstermeleri kuvvetle muhtemeldir. Bunların oyun ve tahriklerine karşı her zaman uyanık olmak şarttır. Emeğin ve dayanışmanın gününü eşkıyalığın ve dalaletin ortamı haline getiren odaklara aziz milletimiz müsaade etmeyecektir. Bu vesileyle emekçilerimizi gönülden selamlıyor, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Beden, kol ve kafa gücüyle çalışan her emekçimizi, her işçimizi hasretle kucaklıyorum. Emek erdemdir, ekmektir, rızıktır, nimettir. Ne mutlu vatan ve millet sevgisiyle geleceği inşa eden, bu şuurla hayatını kazanan fedakâr emekçilerimize. Rabbim işlerini kolay etsin. Cenab-ı Allah buyuruyor ki: “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Yüreğiyle çalışan ve üreten hiç kimse yalnız değildir.

2 yıl önce

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, darbeyi püskürten Cumhurbaşkanı Erdoğan ile vatandaşlara olan kızgınlığını ağzından kaçırdı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı’ndan kaçışına ilişkin itiraf yaklaşık 5 yıl sonra geldi. Kılıçdaroğlu, FETÖ’cü kalkışma esnasında mücadele etme ve tepki gösterme bir tarafa indiği Atatürk Havalimanı’ndan darbecilerin izniyle çıkış yaparak soluğu Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun oturduğu evde almış, geceyi de burada geçirmişti. Darbecilerle anlaşıp, tankların arasından kaçan Kılıçdaroğlu, o kaçışa ilişkin soruya skandal bir cevap verdi. O DA GELİP GEÇSEYDİ Katıldığı bir televizyon programında 15 Temmuz gecesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu’na “Sizin o zırhlı aracın yanından yürüyerek geçmeniz eleştiriliyor” sorusu soruldu. Kılıçdaroğlu, söz konusu soruya şu karşılığı verdi: “Ben geçtim. O da (Cumhurbaşkanı Erdoğan) gelip geçseydi. O da oradan yürüyerek geçseydi. Niye yürüyerek geçmedi? İşin o cephesi ayrı. Onu ayrıca tartışırız.” YOLCU UÇAĞI GİBİ GÖSTERİLDİ 15 Temmuz gecesi darbecilerin baş hedefi olan ve kaldığı otelden ayrıldıktan sonra suikast timinin otelini bastığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Marmaris’ten Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait bir helikopterle Dalaman Havalimanı’na gitti. Erdoğan’ı İstanbul’a götürecek olan TC-ATA uçağı, önce kimliğinin gizlenmesi için THY-8451 koduyla yolcu uçağı gibi İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan kalkarak saat 00.40’ta Dalaman Havalimanı’na iniş yaptı. Erdoğan ve yanındakiler Dalaman Havalimanı’na geldiklerinde helikopterden inip uçağına bindi. Uçak da buradan da gizlilik gereği yine THY-8456 koduyla saat 01.43’te İstanbul’a gitmek üzere havalandı. Darbecilerin kontrolünde olan Ankara Akıncı üssünden kalkan iki F-16 uçağı, o sırada Boğaz üzerinden alçak uçuş yapıyordu. Yakıtları azaldığında tanker uçağa gidiyor, tekrar yakıt alarak alçaktan uçuyordu. 35 DAKİKA HAVADA BEKLEDİ Cumhurbaşkanı’nı taşıyan uçak, saat 02.10’da Biga üzerine geldi. Atatürk Havaalanı’nda kule de darbecilerin elindeydi. Erdoğan’ın uçağı havaalanı darbecilerden temizlenene kadar Biga üzerinde daireler çizerek bekledi. Erdoğan’ın uçağı 35 dakika havada kaldı. O sırada havaalanı kulesi darbecilerden temizlenirken, Erdoğan’ın uçağı da Atatürk Havalimanı’na doğru hareket etti. Boğaz üzerinde uçan F-16’ların yakıtı azalınca tanker uçağına yanaştı. Böylece Erdoğan’ın uçağı saat 03.00’da piste iniş yapabildi. HALKA SESLENDİ O esnada, Atatürk Havalimanı’nda tüm güvenlik tedbirleri alınmış, halk demokrasi nöbetine başlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen havalimanının VIP Salonu’nu koordinasyon merkezine çevirerek, darbe girişimiyle ilgili yetkililerden bilgi aldı. Halkın darbecileri büyük oranda püskürttüğü sabah saat 04.00 sularında ise Erdoğan, Atatürk Havalimanı önünde bekleyen binlerce vatandaşa seslenerek “Sokakları bırakmayın” çağrısını yineledi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli'den yeni anayasa açıklaması: Değiştirilemez maddeler aynen korunmuştur

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar: Aşılama çalışmalarının hedeflenen düzeye ulaşmasıyla bayram ertesini karşılayacağımızı umut ediyorum. İnsanlığa musallat olan koronayı en az hasarla atlatmak için devlet ve millet kenetlenmesi tezahür etmelidir, Türkiye'de bu kenetlenme sağlanmıştır. Aşı konusunda güven sorunu yaşayan vatandaşlarımızın kaygılanacağı hiçbir şey olmadığını ifade etmek isterim. Bir diğer mesele de aşıların tedarikidir. Bununla ilgili memnuniyet verici gelişmeleri Sağlık Bakanımız sürekli vurgulamaktadır. Salgın yönetimi doğru bir şekilde yapılmaktadır. Kovid-19 hastalığından dolayı hayatlarını kaybeden kardeşlerimizle birlikte, şehit düşen kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.  Mazisi neredeyse 145 yılı bulan anayasa tartışmaları toplum ve devlet hayatımıza ambargo koymuştur. Devlet ile millet arasındaki karşılıklı sorumlulukları esas alan anayasalar değiştirilemez metinler değildir. Anayasanın yazılması kaçınılmaz bir görevdir. Bir toplum sözleşmesi olan anayasanın, tarihin ve toplumun gerisine düşmeden devlet millet uyumunun kökleştirmesi yegane öğesidir. Yeni anayasa yapmak demek milletin ihtiyaçlarını idrak etmek demektir. Muhtemel hangi öneri üzerinde konuşursak konuşulalım ilke ve felsefenin anayasanın birinci maddesinde kesin bir dille temellenmesidir. Her anayasa teklifinin Türk milletinin ruh kökünden doğması asıl olmalıdır. Bugünkü siyaset sahnesinde her partinin yeni bir anayasa konusunda destekleyici tavrı görülmektedir. En azından herkes ittifak halinde yeni bir anayasadan bahsetmektedir. Bir toplum sözleşmesinin hazırlanmasına güçlü vurgu yapıyorsak subjektif değerlendirmelerin tutsaklığından derhal sıyrılmamız gerekecektir. Siyaseti gladyatör arenasında dönüştürmek akıl harcı değildir. Daha iyiyi bulmak ütopya olarak görülmemelidir. Yeni bir dünya tasarımının hararetle konuşulduğu, Kovid-19 sonrası dönemde bildiklerimizin tamamen dışında bir dünya tablosunu öngörüldüğü tabloda ayağımıza pranga vurduramayız. Kendi ayağımıza kurşun sıkacak kadar şuursuz olamayız. Bindiğimiz dalı kesecek kadar ahmak olacak halimiz de yoktur. Ne yapacaksak bunu birlikte gerçekleştirmekle mükellefiz. Elbette karar milletindir, irade milletindir fakat bizim de milletimizin temsilcileri olarak taşıdığımız sorumluluklar vardır. "YENİ BİR ANAYASA HAZIRLAMAK MİLLİ VECİBEDİR" Artık uzlaşmak ve yeni bir anayasa hazırlamak milli vecibedir. Buna sırt dönenler fuzuli bahanelerle konuşmaya bile uzak olanlar demokratik hesaba şimdiden hazır olmalıdır. 18 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen 13. Olağan Büyük Kurultayımızda paylaştığım 5 stratejik hedeften biri Türk tipi Başkanlık sistemine sahip çıkmaktır. Bir başka stratejik hedef olarak da sivil, geniş katılımlı yeni bir anayasa hazırlığını göstermiştim. MHP bu kapsamda gerekli çalışmalarını sürdürmek ve önümüzdeki birkaç ay içinde hazırlıklarımız tamamlanacaktır. Grup toplantısında da aynen şöyle demiştim: Türkiye'nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu görmek ve bunun da gereğini yapmak lazımdır.  Bu tarihi göreve MHP ön şartsız hazırdır. Bu ihmal edilemez görevin şuuruna Cumhur İttifakı hakimdir. Yeni anayasa hedefi aynı zamanda Türk milletinin hedefidir. "YENİ ANAYASA ÖNERİMİZİN HAZIRLIK AŞAMASI TAMAMLANMIŞTIR" MHP yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır. 100 maddelik yeni anayasa adıyla yeni anayasa önerimizin hazırlık aşaması tamamlanmıştır. İlk sözümüz yerine getirilmiştir. Ön çalışma şu anda elimizdedir. Partimiz Cumhuriyetin 100. yılında 100 maddelik yeni anayasa önerilerimizi milletimize ve siyasi mutahaplarına bugün itibariyle duyurmaktadır. Yeni yönetim sisteminin doğasıyla çatışmayan, Türkiye'nin güçlü rolünü destekleyecek yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Cumhuriyetin 100. yılı yeni bir anayasa hazırlamak için büyük bir ilham kaynağı olarak önümüzdedir.  MHP bu sorumluluk bilinciyle cumhuriyetin 100. yılı anısına ilgili çalışmasını milletimizin bilgisine sunmaktadır. Demokratik bir anayasa konusunda sayısız rapor kamuoyunda paylaşılmıştır. Anlaşmazlıklar mutabakat arayışlarını her seferinde sabote etmiştir. Türkiye'de siyasi partiler geçmişte anayasa için çalışmalar yapsa da bu girişimler her defasında yarım kalmıştır. Geldiğimiz bu aşamada siyasi partilerin nasıl bir anayasa istediklerini somut bir şekilde ortaya koymalıdır. Samimiyiz, taşıdığımız misyon ve yeni anayasa önerimizle hazırız. Anayasa çalışmalarına bu yılın başından itibaren başlamıştık. Öneri metnimizin maddeleri yazılırken konu bütünlüğü özenle sağlanmıştır. Bizim anayasa önerimizde her bir konu tek madde içinde düzenlenmiştir.  Maddelerde sürekli tekrar eden bazı hususlar ortak hüküm haline getirilerek yeni bir tekrara düşülmesi engellenmiştir. Mevcut anayasa dil tutarlığını da kaybetmiştir. Anayasanın dili çok önem taşımaktadır. Kelimeler-kavramlar arasında bir düzensizlik göze çarpmıştır. Anayasalarda başlangıça yer vermek yaygın uygulamadır. Günümüzde 193 ülkenin anayasasının 164'ünde başlangıç kısmı bulunmaktadır. Anayasanın değerlerden ayrı ve kopuk olması mümkün değildir. Hukuk düzeninin ruhu başlangıç kısmında yansıtılmaya çalışılmıştır. Hazırlığının tamamladığımız anayasa önerimizi Sayın Cumhurbaşkanımızla ve AK Parti'yle paylaşmak hedefimizdir. Ardından diğer partilere de anayasa önerilerimizi paylaşmaktır. Anayasayla ne devlet kurulacak ne de devlet yıkılacaktır. Millet, anayasayı yaparak devleti kurar. Anayasalar çağın ihtiyaçlarıyla birlikle milletin ruh köküne bina edilmek durumundadır.

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 44 45